31 Ekim 2012 Çarşamba

Neo-müslümanlar demokrasi de yanlış mı yapıyor ?

   Cumhuriyetle yönetilen bir ülkede yaşıyorsanız ve müslümansanız bu yazı dikkatinizi çekebilir.             Demokrasi var olan bir ülkede halkların ve üyelerinin eşitliğinden bahsederiz. Cumhuriyette demokrasinin uygulanması aynı zaman da bir sistemdir. Demokrasiyi çeşitli şekillerde uygulamakla birlikte Cumhuriyetin rejimi ışığında demokrasi uygulanmaktadır. Bir ülke Cumhuriyet ile yönetiliyor ise halkların yönetiminden söz ediyoruzdur. Cumhurun seçtiği bir yönetici ile yönetim şeması demokrasi ile yönetiliyor ise bu ülkede yaşıyorsunuzdur. Modernleşmeden bahseden arkadaşlarımız için şunu söylemek istiyorum 30- 40 yıl öncesinde komünizm varsa 10 yıl önce laiklikten bahsediyorsanız yanlışınız vardır. Komünizm bu ülkede hiç olmadı. Laiklik derseniz başörtüsü yasağının tek Türkiye de olduğu bu ülkeye hiç gelmedi. Yeni anayasa çalışmaları ile de sizin modern kabul ettiğiniz yöneticiler tarafından getirilmek için mücadele ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti benimsediğinden beridir de şeriat uğramadı buralara. Şeriat anlam itibariyle Kur-an ve Hz. Peygamberimizin sünnet ve hadislerinin  de içerisinde olduğu İslam hukukudur. Şeriat bizim halkımız da anlaşılırsa Osmanlı devletinden beridir de adalet isteriz nidaları yükselir. 
   Bu ülke konjonktürel olarak Osmanlı imparatorluğundan mirası hasebiyle Müslümanlığın ve İslamın esas temsilcisi olarak yoluna devam etmiştir. Müslüman çoğunlukta yaşasa dahi bir çok etnik kökeni de temellerin de barındırmakla aynı zaman da imparatorluk devamı niteliğindedir. Tek bir etnik kökenden bahsetmemiz mümkün değildir. Stratejik olarak konumu gereği de köprü niteliğinde olan ülkemiz hoşgörü politikasından kalan yegane anlayışıyla da esas olarak bir çok halka da kucak açmıştır. Din olarak mezhep olarak bir çok farklı halk barınmaktadır.  Günümüzde yeni Müslümanlık adı altında bir şey yoktur. İslam’a mutaasıp bireylerde biliyor ki Müslümanlık tektir. Ve tek kalacaktır. Onları çiftleştirenler de ülke içerisinde Cumhuriyetten öncesinde var olan demokratik yönetim şeklini özgürlükle aynı cümleye koyanları eleştirenlerdir. Düpedüz politika yaparak bir anlamda yöneticilerinden memnun olmayan kesim Müslümanlığa “neo-müslümanlık” diyerek onları ikileştirmişlerdir. Örneğin ülkemizde kamuda başörtüsü yasağıyla bütünleşmiş laiklik söylemleri de sizin tabirinizle neo-müslümanlardan çıkmıştır. Çünkü demokrasi bir yönetim aracıdır.  Cumhuriyet yönetim şeklidir. Sizin bahsettiğiniz çelişki özgürlükler içerisinde hemen yükselecek bir ses değildir. Bugün derse başörtüsüyle giriliyorsa neo-müslümanların sayesinde bilesiniz. Daha önce köprü konumunda olan bir Türkiye için stratejik öneminden dolayı her an ABD-Sovyet Rusya maşası konumunda olan bölgesel güç her şeyi kendi bazında yerleştirip koruma gücüne sahip değildi. Bizler demokrasi laiklik derken de ağzımızı bir elimizle kapattığımız zamanlarımızı okuruz. O zamanları da Türkiye Cumhuriyeti diye yazarız ama Türkiye Cumhuriyeti diye okuyamayız. O dönemleri de demokratik söylemlerle atlatmış olsakda ben siyasi bilgilerim ışığında yeni yeni her kafadan sesin çıkabildiği bir siyasi arena görmekteyim.  Her sözün söylenmediği bir ortamda özgürlükten bahsedemezsiniz. Şuan bazılarının mini eteğine karışmıyoruz söylemleri de sizlere İslama karşı çıkmak onları günaha davet etmek gibi algılansa bile esasında öyle değildir. Kürtajın serbest olması aslen kürtaja davet değildir. Zinanın suç sayılmaması da sizi zina yapın diye sokaklara salan bir yazılı metin değildir. Olmayacaktır. Bu ülkede İslamın kurallarının konulması mümkün olabilir ancak şuan ki demokrasinin yeni geliştiği 89 yıllık bir devlet modelinde bu kadar ileri seviye de gelişmişlik göstermesine rağmen mümkün değildir. Realist bakınız. Çelişki sizdedir. 
   Şeriatı getirmek “İslam hukuku olarak” bizler için de beğenmediğiniz neo-müslümanlar içinde beyinlerin istediği bir şey olabilir. Karşı çıkmadığımız doğrudur. Fakat 89 yıl batı içerisinde yer edinmeye çalışmış batıcılık politikalarıyla nara atmış bu şekilde politika izlemiş, bölgesel olarakta çok iyi bir yer sağlamış ülke için mümkün olamayacağını üzüntüyle anlayabilirsiniz. Aynı zaman da biraz önce bahsettiğimiz etnik hale bakarsanız Müslümanlığın dünya anketleri içerisinde inanç olarak kabul edilmiş yüksek sayılarını görebilirsiniz fakat madalyonun diğer tarafı da vardır. Demokrasi bu ülke için neo-müslümanlarla çok şey getirdiğini düşünüyorum. Yeni anayasa batıdan sıyrılma politikalarıyla birlikte kanunlarla hareket ederek şeriatın da İslam hukuku temasıyla medeni kanunda ticaret kanununda kadınların haklarıyla birlikte yaklaştığını göremiyorsunuz. İslam hukuku kesinlikle bireylerin eşitliğini ve adaletini savunur. Bizler de şuan kısıtlanmış halk içerisinde adaleti sağlamakla yola çıkmış insanlarız. Direkt olarak siz bu ülkeye şeriat modelini uygulayamazsınız çünkü esas olarak 1993’den beri dini olarak kısıtlanmış bir halk söz konusudur. Başı açık mini etekliler ortada koştururken başörtü diye artık argoya dayandırılan başı örtülü uzun etekliler okulların kapısından dönüyordu. Öncelikle sırası varken sizin dayatmalarınızla nankörlüğe adım atmanız da bir çelişki demek istiyorum. İslami kesim diye adlandırılan neo-müslümancılıkla siyaset yapmıyoruz. Demokrasiyle eşitliği siyasete hitabeti getiriyoruz. Tanrı sizlere bir özgürlük verdiyse içki içme yasağını, zina yasağını, kürtaj yasağını buyurun sizler getiriniz. Sayıca çokluk sağlamanız için sizlere seçimler getiriyoruz. Buyrun alın ve siz dediklerinizi bu ülkeye getiriniz. Biraz realist olunca dahi anlaşılan kavramlar daha yeni gün yüzüne çıkmışken siz alt basamaktan bir anda en tepeye çıkmak istiyorsunuz. Devlet Tanrının insanlara verdiği günah işleme kabiliyetini özgürlüğe çevrilmesi için hareket etmiyor. Yanlış algılar içerisinde olmayınız. Kürtajın zinanın serbest kalması sizin zinaya kürtaja atılmanız değildir. Aynı zaman da dini ve ahlaki kuralları da şuan serbest bırakan neo-müslümanlar sayesinde Hz. Peygamber seçmeli ders olarak okutulmaktadır.
   Biz (bende burada kendimi neo-müslüman olarak kabul edersem) halkların eşitliğinden söz ediyoruz mini eteğini giy, içki içiniz, zina kürtaj demiyoruz, öncelikle ele alabileceğimiz haklarla ilerisi için ortamı eşitliyoruz. Ses çıkarma hakkında sahipsiniz şuan da. Laiklik kavramının anlamına yeni kavuştuğunu kabul ederseniz herhalde. Din ve devlet işleri de asker vesayetinden sıyrıldıktan sonra ülke daha net ve gelişmiş dış politika ile birlikte ekonomik büyümenin ve refah seviyesinin arttığı görülmektedir. Prof. Bünyamin Duran bir yazısında aklın üç halinden bahsetmiştir. Aklı genel olarak ve her hangi bir felsefi kategoriye tabi tutmadan "saf akıl", "kısmen kirlenmiş akıl", "kirlenmiş akıl" olarak üçe ayırarak inceleyebiliriz. Saf akıl fıtrata yakın akıldır. Bu akla en güzel örnek Hz. Peygamberin aklı verilebilir.  Kısmen kirlenmiş akıl ise kişinin beşeri özelliklerinden kısmen et-kilenmiş olmakla birlikte kaba içgüdülerinin etkisi altına girmemiş kısmen bağımsız akıldır. Kirlenmiş akıl ise belli bir ideolojinin, kişi veya grubun, toplum veya devletin emrine amade kılınmış, bağımsızlığını kaybederek nesnelliğini yitirmiş akıldır.”
   Bu yöntemle söz edilen kirlenmiş yönetici kesimin aklını örnek göstererek dış etkilerle yüzyüze kalan aynı zamanda arkasında bir toplumun olduğu bireyler bizatihi kendi düşüncelerine de sosyokültürel, sosyoekonomik, ve sosyopolitik araçlar dolayısıyla yer verememektedir. Çünkü yönetici kesim yönettiği halkın sesine kulak verirken bazı yerlerde kendi sesini de kısıyordur. Siyasi bilgilerim ile yaşanılan durumu çelişki olarak niteleyenler için haklı nedenlerini saymak istedim. Sizin bildiğiniz yönetim ve yöneticilik esasında akılda bir olmamış çeşitli sebepler ve konjonktürel nedenler dolayısıyla aksaklık olabilir. Ama gelmiş gelecek olan bir zaman da Türkiye en iyi neo-müslümanlığını yaşamaktadır. Ben bizzat sosyal ekonomik ve politik yaşadığım ülkede bu etkiyi görmekteyim. Göremeyen gözler de olacaktır, kabul etmek istemeyen muhalefette. Varsınlar olsunlar.Birlik beraberlik olsun. Canlar sağ olsun. 




*Esasında bir kusurumuz olduysa affola, haddimizi aşmak değil maksat anlaşılmaktır.*

       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder